Gabrielle Chanel'in Paris'teki sanatçılarla olan dostlukları ve seyahatlerinin yanı sıra operada ya da evde piyanosunun etrafında arkadaşları ile geçirdiği akşamlar, toplumsal hayatının büyük bir parçasıydı. Kuşkusuz bütün bunlar sanatı, Gabrielle Chanel'in günlük yaşantısının bir parçası haline getirirken gerçek hayat tarzını da oldukça besledi.
Jean Cocteau, Serge de Diaghilev, Igor Stravinsky, Pierre Reverdy, Alain Resnais, Salvador Dalì, Pablo Picasso, Colette and Marie Laurencin… Gabrielle Chanel, çağının ortak vizyonunu paylaştığı tüm bu isimler gibi kendi estetik dilini geliştirerek modernliğin şekillendirilmesine katkıda bulundu. Bu sanatsal topluluğu sık sık evinde bir araya getirerek asla terk etmeyeceği manevi bir aileye sahip olmuştu.
Gabrielle Chanel’in sanatçılarla ortak dili paylaşması, tasarımlarına da yansıdı. Ceketinde kullandığı paneller Kübist bir tabloda ki parçalanmayı hatırlatırken, küçük siyah elbisenin sadeliği Art Deco’nun stil saflığına bir göndermeydi. Chanel No 5 parfümünün siyahla vurgulanmış beyaz kasası aslında, dönemin sanatçılarını da şekillendiren, Gabrielle’nin de bizzat desteklediği radikal kodların bir ifadesiydi.
Gabrielle Chanel'in sanat dünyasıyla olan ilişkisini keşfetmek için:
Gabrielle Chanel, Paris'e döndüğünde Fransız yönetmenlerle farklı şekillerde işbirlikleri yaptı. Marcel Carné, Le Quai des Brumes (1938), Jean Renoir, La Marseillaise (1938), The Human Beast (1938) ve The Rules of the Game (1939) filmlerindeki tüm kadın rolleri için kostüm tasarladı. Bu filmdeki aktrislerden birinin elleri ceplerinde poz vermesi, Gabrielle Chanel'in sevdiği maskülen ve feminen tarzın somut bir ifadesine dönüştü. Filmin vizyona girmesinin ardından savaş ilan edildi. Böylece Gabrielle Chanel'in savaş öncesi sinema ile son sanatsal işbirliği oldu. 1950'lerde moda sahnesine döndükten sonra ise Matmazel'in estetik vizyonu, sinema estetiğinin modern dünyaya mükemmel bir şekilde uyumunu yansıtan tüvit ceketiyle kendini ortaya koydu. New Wave aktrislerinin çoğu Chanel’i günlük yaşamlarında benimseyerek markanın zamansız cazibesine ve moderniteyi somutlaştırma becerisine tanıklık ettiler.
Gabrielle Chanel'in sinema dünyasıyla olan ilişkisini keşfetmek için:
Gabrielle Chanel, 1913'te Ballets Russes tarafından sunulan ve imparator Serge Diaghilev tarafından yönetilen “The Rite of Spring”i izlediğinde derin bir estetik şok yaşamıştı. Igor Stravinsky'nin müziğine göre hazırlanan performans, klasik bale geleneğinden tamamen koparak ve büyük bir skandalla sonuçlandı. Chanel, Diaghilev’in Venedik'teki yakın arkadaşı Misia Sert ile tanışarak; dans, müzik, resim, setler ve kostümleri karıştıran çok yönlü bir sanat formunun yenilikçi vizyonunu gönülden benimsedi. Ufuk açıcı balenin 1920'de tekrar düzenlenmesine yardım edecek olan da Gabrielle Chanel’in ta kendisiydi.
Gabrielle Chanel'in dans ile olan ilişkisini keşfetmek için:
Tamamen modern bir kadın olan Gabrielle Chanel, hiyerarşisini oluşturmuştu ve edebi yapının tepesinde şiir vardı. Şiir onun için büyük bir sanat aynı zamanda nihai bir güzellik deneyimiydi. Yıllar geçtikçe şiir kitapları, romanları, oyunları, denemeleri ve sanat kitapları Gabrielle Chanel’in Rue Cambon'daki oturma odasını ve ofisin duvarlarını kapladı. Edebiyat Chanel için koruyucu bir bariyer gibi mekanın mahremiyetini dış dünyanın kaosundan koruyarak, ona yapı, ritim, renk ve nihai anlamını verdi.
Gabrielle Chanel'in edebiyat ile olan ilişkisini keşfetmek için: